Diyabet nedir? Diyabet, insülin eksikliği, insülin direnci veya her ikisinin beraber izlenmesi sonucu gelişen hiperglisemi ve glukagon yüksekliği ile karakterize, karbonhidrat, protein ve lipid metabolizmalarının bozukluğu ile seyreden, kronik ve akut komplikasyonlara neden olabilen kronik bir hastalıktır.
Tip 1. Tip 2, spesifik nedenlere bağlı diyabet ve gebelik diyabeti olarak 4 gruba ayrılmaktadır. Diyabetli hastaların % 80’nini Tip 2 diyabetli hastalar oluşturmaktadır.
Kan glukoz düzeylerinin normalden yüksek olduğu fakat diyabet tanısı koyduracak seviyelere ulaşmadığı dönem prediyabetik (diyabet öncesi dönem) olarak tanımlanmaktadır. Bu dönem diyabet hastalığının gelişimi açısından yüksek risk taşımakta ve kardiyovasküler ve mikrovasküler komplikasyonlarla ilişkili tutulmaktadır.

DİYABET (ŞEKER) HASTALIĞI NEDENLERİ
Tip 2 diyabette hiperglisemi genellikle yetersiz insülin salınımı veya azalmış insülin hassasiyeti (insülin direnci) veya her ikisinin birlikteliği sonucu ortaya çıkar.
Tip 2 diyabet, obezite ve fiziksel hareketsizliğe bağlı olarak daha sık görülmektedir. Hastalığın temelinde, genetik yatkınlığı olan kişilerde yaşam tarzı ile tetiklenen ve zamanla artan insülin direnci ve giderek azalan insülin salınımı söz konusudur.
Tip 1 diyabet ise diyabet patogenezinde genetik yatkınlık ve henüz net olarak ortaya konmamış birçok çevresel faktörün rol oynadığı düşünülmektedir.
DİYABET HASTALIĞI RİSKİ TAŞIYAN KİŞİLER KİMLERDİR?
Tip 2 diyabet için artmış riske sahip kişiler;
- Birinci ve ikinci derece yakınlarında diyabet bulunan kişiler,
- Diyabet prevalansı yüksek etnik gruplara dahil kişiler,
- İri bebek doğuran ya da daha önce gestasyonel diyabet (gebelik diyabeti) tanısı almış kişiler,
- Yüksek tansiyon hastaları
- Dislipidemik kişiler (HDL-Kolestrol 35 miligram/desilitreden küçük veya trigliserid 250 miligram/desilitreden yüksek)
- Daha önce bozulmuş açlık glikozu veya bozulmuş glukoz toleransı saptanan bireyler,
- Polikistik over sendromu olan kadınlar,
- İnsülin direnci ile ilgili klinik hastalığı veya bulguları bulunan kişiler (akantozis nigrikans, non alkolik steatohepatit)
- Koroner, periferik veya vasküler hastalığı bulunanlar,
- Düşük doğum tartılı doğan kişiler,
- Sedanter (hareketsiz) yaşam süren kişiler,
- Doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları olan kişiler,
- Şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullanan kişiler,
- Solid organ (özellikle renal) transplantasyon yapılmış hastalar.

DİYABET HASTALIĞI BELİRTİLERİ
- Poliüri
- Polidipsi
- Noktüri
- Çok yemek yemeye rağmen kilo kaybı
- Ağız kuruluğu
- Halsizlik
- Deri, vulva ve idrar yolu enfeksiyonları,
- Tekrarlayan mantar enfeksiyonları,
- Kaşıntı,
- Bulanık görme.
Tip 1 diyabette semptomlar çoğunlukla birkaç hafta içinde gelişerek hızla ilerler. Tip 2 diyabetiklerin önemli bir kısmında başlangıç aşamasında belirti yoktur. Yakınmalar tip 1 diyabette olduğundan daha çok siliktir. Bazı hastalar ise var olan semptomlarını başka nedenlere bağlayabilirler. Bu sebeple hastalık gerçek başlangıcından yıllar sonra fark edilir. Hatta bazen diyabete bağlı komplikasyonlar saptanarak tanı konabilir.

DİYABET HASTALIĞI TANISI NASIL KONULUR?
Diyabet veya prediyabet tanısı; açlık plazma glukozu, 2 saatlik orak glikoz testi ve glikozillenmiş hemoglobin A1c ölçümleri ile konulur.
Bu testleri yaptırmadan önce en az 8 saat gece boyu aç kalmak gerekir. Ölçülen açlık plazma glukoz düzeyinin 126mg/dL veya üzerinde olması, 75 gr oral glukoz tolerans testi ile 2. Saat kan glukoz düzeyinin 200mg/dL veya üzerinde olması veya diyabet semptomları (poliüri, polidipsi vb.) olan kişide rastgele bir zamanda ölçülen plazma glukoz düzeyinin 200mg/dL veya üzerinde olması diyabet tanı kriterleri arasındadır.
Açlık plazma glukozunun 100-125 mg/dL olması (bozulmuş açlık glukozu),
75gr oral glukoz tolerans testinde 2. Saat plazma glukozunun 140-199 mg/dL olması ( bozulmuş glukoz toleransı) ve Hemoglobin A1c değerinin %5.7-6.4 olması prediyabet tanısı koydurur.
DİYABETTE BESLENME
Diyabet hastalarında diyet kısıtlayıcı bir beslenme şekli değil, sağlıklı yeterli ve dengeli bir beslenme planıdır. Diyabetli bireylerin nasıl besleneceklerini öğrenip günlük yaşamda uygulamaları sağlıklı bir yaşamın temelini oluşturacaktır.
Bir günde yenilmesi gereken öğün sayısı diyabetin tipine, kullanılan ilaçlara ve uygulanan fiziksel aktivite düzeyine göre değişir.
İnsülin kullanan Tip 1 ve Tip 2 diyabet hastalarının kahvaltı, öğle ve akşam yemeği olarak 3 ana öğün arasında yatmadan önce de uygulanmak üzere 3 tane de ara öğün yemesi gerekir.
Tip 1 ve Tip 2 diyabetin beslenme programında sıklıkla karşılaşılan yanlışlardan biri, insülin enjeksiyonu yaptıktan sonra, yarım saat beklemeden yemek yenilmesidir. Bu hata öğünden sonra kan şekerinin hızlı yükselmesine sebep olur. Bir diğer yanlış ise ara öğün yapılmamasıdır. İnsülin kullanan kişiler açlık hissetmedikleri için genellikle ara öğünü atlarlar ya da yiyecek miktarını ve çeşidini azaltabilirler. Bu uygulama kan şekerinin 50 mg/dL’nin altına düşmesine neden olabilir. Bu durum hipoglisemi olarak adlandırılır.

Tip 2 diyabet hastalarının ise 2-3 saat aralıklarla beslenmesi uygundur. Yani bir günde yemeleri gereken tüm yiyecekleri, güne yayarak az az ve sık sık almalıdırlar. Sıklıkla beslenilmesi gerektiği için porsiyon miktarının azaltılması, fazla kalori alınmasını önleyerek açlığı ve kan şekerini kontrol altında tutacaktır. Bu denge fazla kilo alımını önler. Az ve sık beslenmek kan kolestrol düzeyindeki yükselmeyi azaltır.
Ara öğünlerde 10-15 gram karbonhidratlı yiyecekler tüketilmesi önerilir. Örneğin ekmek, ekmek yerine yenilebilecek besinler (2 galeta, 4-5 tane şekersiz kepekli bisküvi, 1 su bardağı yağsız patlamış mısır, yarım poğaça) tercih edilebilir. Karbonhidrat grubunun yanına protein içeren (az yağlı süt, yoğurt, peynir, ayran) bir yiyecek ekleyerek ara öğün desteklenebilir.
Diyabet hastalarında ara öğün olarak taze meyve ve sebzeler iyi bir tercih olabilir. Fakat insülin tedavisi alan kişilerin, ara öğünlerinde sadece meyve tüketmeleri uygun değildir. Çünkü bu durum ana öğüne doğru hipoglisemi riski oluşturabilir. Diyabet hastaları genellikle evde olmadıkları için ara öğün kuralına uyamadıklarından şikayet ederler. Bu kişilerin ara öğünü atlamamak için evden çıkmadan önce (işe, okula, geziye, spora, yürüyüşe) ara öğün hazırlığı yapmaları ve yanlarında taşımaları önerilir. Diyabet hastaları beslenme ve egzersiz programlarını bir diyetisyene danışarak planlamalı ve bu programı günlük yaşam tarzı haline getirmelidirler. ‘’Diyabet bir diyet hastalığıdır, diyabetli kişiler sağlıklı ve planlı beslendikleri için uzun yaşarlar.’’
DİYABET HASTALIĞINDA TEDAVİ
Diyabetin tüm tiplerinde yaşam tarzı değişiklikleri ( egzersiz, tıbbi beslenme tedavisi) tedavinin temelini oluşturmaktadır.
Yaşam tarzı değişikliği ile yeterli glukoz regülasyonu sağlanamayan Tip 2 diyabetli hastalarda oral antidiyabetikler veya insülin tedavisi kullanılır. Tip 1 diyabette ise mutlaka insülin tedavisi gerekmektedir.

DİYABET (ŞEKER) HASTALIĞINI TEDAVİSİNDE EGZERSİZ NASIL OLMALIDIR?
Diyabetli bireylerde egzersizden beklenen bireyin fiziksel uygunluğunun geliştirilmesi ve dayanıklılığının arttırılmasıdır. Egzersiz sadece diyabetin tedavisinde değil, prediyabetli hastalarda diyabetin önlenmesi için de önemlidir. Fiziksel egzersiz hem prediyabetli hem de diyabetli hastalar tarafından uygulanmalıdır.
DİYABET HASTALIĞINDA EGZERSİZİN ETKİLERİ
İskelet kaslarında kontraksiyonun insülinden bağımsız olarak glukoz taşıyıcılarının membranına translokasyonunu sağlayarak glukoz alımını arttırdığı bilinmektedir.
Hem tip 1 hem tip 2 diyabette egzersiz yararlıdır. Diyabetli bireyin kan glukoz regülasyonunun sağlanmasında HbA1C değerinin normal seviyede tutulmasında ve diyabete bağlı ileri dönem komplikasyonların görülme sıklığının azaltılmasında etkilidir.
Ayrıca kan yağı düzeylerinin iyileşmesi, kardiyak risk faktörlerinin en aza indirilmesi, vücut yağlarının azalması ve psikolojik iyilik halinin artmasına olumlu etkileri vardır. Bu etkilerin oluşması için egzersizin düzenli yapılması gerekmektedir.
Düzenli egzersiz miyokardın oksijen gereksinimini azaltarak egzersiz kapasitesini arttırır. Egzersiz yağlanmayı, diyabet görülme sıklığını ve kan basıncını azaltarak vasküler enflamasyon ve dislipidemi üzerine olumlu etkiler göstererek kardiyovasküler sistemi koruyucu rol oynar. Diyabette egzersiz yapmanın faydaları, risklerinden daha fazladır.
- Egzersiz kan şekeri kontrolü üzerinde olumlu etki sağlar,
- Hipertansiyonun kontrolüne destek olur, kan yağlarının düşmesine katkı sağlar,
- Egzersizin düzenli, yapılması, hem genel vücut yağ dağılımını olumlu etkiler hem de karın bölgesinde ki yağı azaltır.
- Genel sağlık ve ruh sağlığının iyileştirilmesine katkı sağlar.
- Yaşam kalitesini olumlu yönde etkiler.

DİYABET HASTALARI İÇİN EGZERSİZ PROGRAMI NASIL HAZIRLANIR?
Diyabet hastaları her yaşta ve her durumda egzersiz yapabilirler.
Egzersiz yapacak olan diyabet hastaları aşağıdaki hususlarda değerlendirilmelidir;
- Diyabetli bireyin egzersiz açısından fiziksel özellikleri ve risk faktörleri belirlenmelidir. Bireyde fiziksel kısıtlıklar, engeller, kalça/diz protezi, romatizmal hastalıklar vb., periferik arter hastalığı, yürürken bacak krampları, nabız,kan basıncı,diyabete bağlı sinir hastalığı, ayaklarda cilt bütünlüğünde bozulma, nefropati, nöropati,hipoglisemi atakları ve fiziksel aktiviteyi engelleyecek olan diğer durumlar değerlendirilir.
- 12 haftalık düzenli yürüme programı ile fiziksel uygunluk artar, karın bölgesinde yağ oaranı azalır. Ancak hiperglisemi kontrol altında olmalı, sekonder problemler minimize edilmeli, metobolik durumuna uygun ve kişiye özel egzersiz verilmeldir.
a- Egzersiz tipi, süresi ve şiddeti,
b- Hastalığın şiddeti akut veya kronik safhada oluşu,
c- Eşlik eden başka bir hastalık varlığı egzersizin yükünün artmasına veya aha fazla algılanmasına neden olur. Bu neden kişiye aktivite önermeden önce egzersiz test bulguları, iklim, çevre koşulları, entelektüel talepleri, besin alımı, ruhsal durumu göz önüne alınmalıdır.
- Egzersiz planlanırken; hastanın yaşı, egzersizin tipi ve şiddeti, hastalığın metabolik kontrolü, kas iskelet sistemi uygunluk düzeyi, kardiyo-pulmoner uygunluk düzeyi dikkate alınır. Tip 2 diyabetli bireyde hastalık komplikasyonsuz seyrediyor, henüz iskemik kalp hastalığı, hipertansiyon, kan yağları yüksekliği gelişmemiş ise şiddeti gittikçe artan egzersiz eğitim programları uygundur.
- Egzersizler ideal olarak ana öğünden 1-3 saat sonra yapılmalı, uygun sıvı alımı sağlanmalıdır. İyi bir ayak bakımı ve uygun bir spor ayakkabısı seçimi önemlidir. Diyabet hastası olan bireyler vücut hijyenine daha çok dikkat etmelidir.
- Fiziksel aktiviteye başlamadan önce evde kan şekeri takibi yapmayı öğrenmiş olmak gerekir.
Kan şekeri ölçüm sonuçları diyabetli bireyin, egzersize başlayıp başlayamayacağını, egzersize başlamadan önce veya egzersiz esnasında ilave karbonhidrat alımı yapıp yapmayacağına karar vermesini sağlar. Diyabetli birey egzersiz öncesi, sırası veya sonrasında kan şekeri ölçümü yaparak egzersizin kan şekeri üzerine olan etkisini değerlendirmelidir. Egzersiz öncesi kan şeri 100-250 mg/dL arasında olmalıdır.
- 100 mg/dL altında ise 15 gr. Karbonhidrat alımı sağlanmalıdır.
- Kan glukozu tip 1 diyabetlerde 250mg/dL ve üzeri, Tip 2 diyabetlerde ise 300 mg/dL veya üzeri ise idrarda keton testi yapılmalı, keton pozitif ise normalleşinceye kadar egzersiz ertelenmelidir.
- Keton negatif ise ek karbonhidrat alımı yapmaksızın hafif şiddette egzersiz yapılabilir.
- Her koşulda önlem olarak fiziksel aktivite sırasında önlem olarak karbonhidrat içeren (kesme şekeri, meyve suyu gibi) besinler bulundurulmalıdır.
- Yoğun ve uzun süreli aktivite yapılacaksa en az her 30 dakikada bir egzersiz sırasında karbonhidrat alınmalı ve kan glukozu izlenmelidir. Egzersizin süre ve şiddetine bağlı olarak egzersiz sonrası geç hipoglisemiden korunmak için egzersizden sonra 24 saat besin alımı arttırılması gerekebilir.
- İnsülin kullanan diyabetlilerde egzersiz insülin tipine göre seçilen bir sürede yapılmalı ve insülin enjeksiyonu egzersize katılmayan uygun bir kasa yapılmalıdır. Egzersizden önce uygulanacak olan kısa ya da orta etkili insülin dozu azaltılmalıdır. Günlük insülin profili bilinmelidir.

DİYABET HASTALIĞINDA UYGUN AEROBİK EGZERSİZ NASIL OLMALIDIR?
- Büyük kas gruplarını içeren tekrarlı ve uzun süreli egzersizlerdir.
- Diyabetli hastalarda haftada en az 3 gün olmak üzere 48 saatten fazla ara verilmeyecek şekilde toplamda hastada 150 dakika orta ve yoğun ağırlıklı aerobik egzersiz önerilir.
- Hafif şiddette başlamalı, orta şiddette yavaş yavaş ilerlenmelidir.
- Yürüme, yüzme, bisiklet gibi egzersizler aerobik tarzda egzersizlerdir. Düzenli ve kolay yapılabilmesi nedeniyle tempolu yürüme en çok tercih edilen fiziksel aktivitedir.
- Her egzersiz senası;
- 5-10 dakika ısınma hareketleri ile başlamalı
- 20-30 dakika uygun tempoda sürdürülmeli
- 10-15 dakikalık soğuma egzersizleri ile bitirilmelidir.
DİYABET HASTALIĞINDA UYGUN DİRENÇ EGZERSİZLERİ
İskelet kasları insan vücut ağırlığının %40’ını oluşturmakta olup, glikojenin en büyük deposu ve kan glukozunun regülasyonunda rol alan en önemli dokudur. Bu nedenle iskelet kas kütlesinin arttırılması veya yaşa ve inaktiviteye bağlı kas kütle azalışının engellenmesinin diyabetin önlenmesinde ayrı bir rolü vardır. Bir yüke karşı ya da tanımlanmış bir ağırlıkla yapılan kas kuvvetlendirme egzersizleri olarak tanımladığımız direnç egzersizlerinin önemi büyüktür.
- Diyabetli hastalarda aerobik egzersize ek olarak haftada en az 2-3 defa olacak şekilde orta derecede direnç egzersizi önerilmektedir.
- Her egzersiz seansında majör kas gruplarını içeren 6-8 farklı hareket, 8-10 tekrarlı olarak 2-3 set halinde yapılmalıdır.

DİYABET HASTALIĞINDA UYGUN EGZERSİZ YOĞUNLUĞUNUN BELİRLENMESİ
Aerobik egzersizlerin yoğunluğu belirlenirken bireye özgü maksimum kalp hızı hesaplanarak belirlenir. Bunun için 220 sabit sayısından hastanın yaşı çıkarılarak maksimum kalp atım sayısı elde edilir. Daha sonra kişinin istirahat dakika kalp atım sayısı, bu rakamdan çıkartılarak kalp atım sayısı yedeği hesaplanır. Bir örnek verilecek olursa dinlenim kalp atım sayısı 70/dakika olan 50 yaşında bir bireyin maksimal kalp atım sayısı 220-50=170’tir. Bu kişide kalp atım sayısı yedeği ise 170-70=100 olarak bulunacaktır. Daha sonra kişiye verilecek egzersiz şiddeti söz konusu kalp atım sayısı yedeğinin belirli bir yüzdesi üzerinden verilir ve bu rakama dinlenim kalp atım sayısı ilave edilerek kişinin egzersiz sırasında ulaşması gereken şiddete karşılık gelen kalp atım sayısı hesaplanır. Diyabet hastalarına önerilecek aerobik egzersizler kalp atım sayısı yedeğinin %40-60 aralığında olmalıdır.
Yukarda örnek verilen kişi egzersiz şiddeti dinlenim kalp atım sayısı olan 70 rakamı ile kalp atım sayısı yedeğinin %40-60’ına karşılık gelen 40-60 rakamının toplanmasından elde edilir. Böylece örnek birey için önerilen egzersiz dakika kalp atım sayısı 110-130 aralığı şiddetinde bir egzersiz olacaktır. Yeni başlayanlarda veya deneyimsiz bireylerde egzersize düşük yoğunlukla başlanması önerilmekte olup örneğimizdeki kişi için 110/dakika kalp atım sayısı uygun bir başlangıç rakamı olarak alınabilir. Düzenli yapılan fiziksel aktivite ile hastanın zamanla egzersize toleransı iyileşecek ve fiziksel kapasitesi artacaktır.
Bu nedenle zamanla hedef kalp hızı da arttırılabilir. Böylece herhangi bir yakınma veya komplikasyonla karşılaşmadığı sürece kalp atım sayısının ilerleyen sürelerde aylar içerisinde giderek 130’lara ulaştırılması mümkün olacaktır.
Egzersizin yalnızca şiddeti değil süresi ve sıklığı da değiştirilerek kişi için uygun egzersiz düzenlenir. İlk başlandığında yapılan egzersizin süresi de daha kısa tutulabilir. Keza egzersizler gün içerisinde farklı zaman dilimlerine de ayrılabilir. Bununla birlikte aerobik egzersizlerin 10 dakikadan daha az dilimlere bölünmemesi önerilir. Diyabet hastaları için önerilen günlük egzersiz süresi 20-60 dakika arası olup düşük şiddetli egzersizlerde süre uzun tutulurken daha canlı ve tempolu egzersizlerde süre bu aralığın alt dilimlerinde tutulabilir. Egzersiz şiddetinin arttırılmasının kan glukoz kontrolü için daha etkili olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte hastaların birçoğunda orta şiddete bir kontrolü için daha etkili olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte hastaların birçoğunda orta şiddette bir egzersiz düzeyine ulaşmak ve bu düzeyi sürdürmek ulaşılacak güvenli bir hedef olarak değerlendirilebilir. Egzersizlere gün aşırı başlanıp, her gün yapabilecek uygunluğa gelinmesi amaçlanmalıdır. Sonuç olarak egzersizin şiddet süre ve sıklığı giderek arttırılarak mümkün olduğunca haftanın çoğu günleri 20-60 dakika arası orta şiddette bir egzersiz yapabilecek duruma gelmek ve bunu sürdürmek yeterli olacaktır. Egzersiz programında zamanla yapılacak bu değişiklikler sırasında kişinin zamanı hangi tip egzersizlerden memnun kalacağı dikkate alınmalı, değişim o yönde olmalıdır. En iyi egzersiz kişinin sürdürebileceği egzersizdir.