Zeytin yaprağı özü, yemeklerle tükettiğimiz zeytinyağı ve kahvaltıda tükettiğimiz zeytin gibi yüksek polifenol ve mikrobesin kaynakları içermektedir. Ayrıca vücudumuza aldığımız polifenolün faydaları ne kadar aldığımıza ve vücudumuzda ne kadarının emildiğine bağlı olarak değişmektedir.
Zeytin yaprağı çayının bağışıklık sistemine verdiği güç tartışılmaz bir gerçektir. Çok uzun yıllardır Anadolu’da mikrop öldürücü, ateş düşürücü ve hastalıklara karşı koruyucu olarak kullanılmakta olan zeytin yaprağı suyu bilinmeyen daha bir çok etkisi ile insan vücudunu enfeksiyon hastalıklarına karşı korur.

Kuran-ı Kerim’de 6 ayette bildirilen zeytin, Peygamber Efendimiz HZ. Muhammed (SAV) tarafından da ‘Zeytinyağını yiyin ve sürün; çünkü o bereketli bir ağacın ürünüdür’ diyerek övülmüştür.
Peki, zeytin yaprağı Covid-19 salgınına karşı korur mu?
Bazı haber yazılarında bir fabrikada 500 çalışanın 94’üne bulaşan Covid virüsünün fabrikadaki herkesin sabah ve akşam zeytin yaprağı çayı tüketmesiyle 2 ayda sıfırlandığı haber konusu olmuştur.
Diğerinde Covid- 19 hastalığını önlediği yazılmıştır.
Bir diğerinde 460 personeli olan bir fabrikada sadece 1 kişinin zeytin yaprağı çayı içmediği için covid virüsüne yakalandığı, 459 kişi ise zeytin yaprağı çayı tükettiği için hastalığa yakalanmadığı yönünde yazılar yayınlanmıştır.

Öncelikle bu haberlerin kirli mi temiz mi olduğunu, Sağlık Bakanlığımızın ülkemizde ilk covid vakası görüldüğü günden bu yana, belirli periyotlar ile, araştırıp geliştirerek oluşturduğu rehberlere bakarak karar vermek, konusunda akılcı davranmak bizim bireysel ve toplumsal görevlerimizin başındadır.
Salgın hastalıklar tedbir alınmadığı zaman hızlı yayılan ve can alan afetlerdir. Önemsemediğimiz, ilaç, bitki, vitamin veya herhangi bir yiyecek bizi korur diye düşündüğümüz, tedbiri elden bıraktığımız küçük bir anda virüsün ağzımızdan, burnumuzdan, gözümüzden girmesi muhtemeldir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamaları ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Rehberlerine göre, Covid virüsünden korunma yolları;
*Maske takmak,
*En az 1,5 metre mesafe koymak,
*Hijyen kurallarına dikkat etmek, özellikle en az 20 saniye sabunla el yıkamak,
*Gerekmedikçe evden çıkmamak,
Sosyal bir ortama girmemek, zorunlu ise maske, mesafe ve hijyen kurallarına riayet etmektir.( o benim iş arkadaşım, şu evden çıkmıyor, bu benim en iyi arkadaşım onda virüs yoktur gibi düşünmeden herkesle mesafeli olmak)
Bunların dışında zeytin yaprağı çayını 2 ay boyunca içen 500 çalışandan 94 kişiye virüs bulaştığında, Sağlık Bakanlığı ve İç işleri Bakanlığına bağlı birim ve görevliler tarafından iş yeri karantinaya alınacaktır.

94 kişinin her biri en az 2-3 kişi ile temas etse ki daha fazla da edecektir. Sağlık Bakanlığı 94 kişiyi hasta olarak karantinaya, 200-300 kişiyi de temaslı karantinasına alacaktır. Geriye kalan 100-200 kişi de temaslı takibi olarak filyasyon ekiplerinin ve diğer salgınla mücadele de görevli kişilerin takibinde olacaktır. Matematiksel olarak en az 14 gün karantina ile birlikte 1 ayda tedbirler yüksek oranda uygulanacağı için zaten o fabrika da covid vakaları bitecektir.
Lakin çalışanlarda 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olan sayısı çok fazla ise belki zeytin yaprağı çayı bağışıklık sistemini güçlendirerek ölüm oranını azaltabilir. Bununla ilgili henüz kesinleşmiş bir bilimsel araştırma sonucu da maalesef yoktur. Koronavirüs salgınını hafif atlatmamızı sağlayacak bitkisel şifalar elbette var. ( zeytin, zeytin yağı ve yaprağı, zencefil-bal karışımı, taze öğütülmüş çörek otu- bal karışımı, en az 3 litre su içmek, taze sebze meyve yemek gibi….) Tüm dünyaya can ve ekonomik güç kaybettiren böyle bir salgına % 100 çare olacak bir maddeyi kendini insanlığa adamış bilim adamları, gazetecilerden daha çok seveceklerdir…
Covid-19 (Covid-19 nedir?) salgını dünyada ilk görülmeye başlayalı 1 yıl olmak üzere. Bu zaman zarfında çoğumuz hastalandık, bir kısmımız ailemizi, bazılarımız evlatlarımızı, yan komşumuzu, çocukluk arkadaşımızı kaybettik. Hiç kimseyi kaybetmesek de ölüm sayısı, entübe sayısı, vaka sayısı, salgınla mücadele haberleri takip ederek üzüldük. Strese girdik.
Birebeden olarak tavsiyem şudur: gündem olması için yazılmış, topluma faydası olmayan haberlerin güvenilirliğini her zaman sorgulayalım. Tedbirleri elden asla bırakmayalım. Bir savaş halindeyiz hem bireysel, hem toplumsal görünmeyen can sıkıcı bir düşmanımız var. Düşmanımız belki de bir biyolojik silahtır. Salgın devam ettiği sürece senin zaferin benim, benim zaferim senindir.
Sağlıkla Kalın…