Yaşam o kadar gizemlidir ki, ellerimizle doruklarına erişmeyiz, gözlerimiz ile onun en derin gizlerini göremeyiz. Varoluşun içinde yer alan kadını ve onun saklı bahçesini keşfetmek de bir o kadar sisli ve ulaşılmazdır. Ancak öyle anlar vardır ki fark etmeden bizi bu gizemin içine çeker. İşte doğum eylemi de milyonlarca yıldır var olan o eşsiz büyüsü ile bizleri bu gizem okyanusu içinde coşku ile sarmalar.
Hepimiz doğanın dişil ve eril enerjilerini içgüdüsel olarak içimizde taşırız. Lakin çoğunlukla bunun farkında değilizdir. İstemlerimizin, eylemlerimizin hangisinin dişil, hangisinin eril enerjiden geldğini irdelemeliyiz. Beden tipleriyle ilişkilendirerek bu enerjileri değerlendirmek ya da algılamak genellikle seçtiğimiz sıradan yoldur. Geleneksel olarak değerlendirildiğinde kadınlar duyarlılık, beslenme, hassasiyet gösterme , duygu ve sevgi ifade etme ve geliştirme durumundadırlar.
Dişil taraf sezgisel özümüzdür ve en bilge en derin tarafımızdır. Dişil kelimesi tüm eylemlerinde ve anlamalarında derinlik taşır. Bu alıcı yöndür, kapıdır. İç telkinler, altıncı hisler,içimizdeki derinlikten gelen mesajlar, dişil enerjinin eseridir. Kadın ya da erkek olalım yaşamımızda dişil enerjiye bilinçli bir dikkat göstermezsek , dişil enerji rüyalarımız, duygularımız ve fiziksel bedenimizle bize ulaşmaya çalışır. Onu dinlemeyi başarırsak eğer, bize mükemmel bir rehber olur. Dişil enerjinin doğal işlevi yol göstermektir. Bu nedenle kadının doğasında duygular ve arzularla ifade edilen bilgelik, sevgi ve berrak bir vizyon vardır. Unutulmamalıdır ki kadın öncelikle yaşam üretmeye muktedirdir.
Evrende var olan fizik, elektrik ve astronomi yasalarında olduğu gibi doğum sürecinde de etkileri asla göz ardı edilemeyecek sabit ve değişmez yasalar vardır. Bu yasalar temelde sevgiye, saygıya , şükür ve kabullenişe dayanmaktadır. Doğum olayına saygı duyulması, sevgi ile beklenilmesi ve her yaşanılan anın kabulü evrenin bu temel yasalarının hareketliliğini olumlu yönde etkileyecektir.
Doğum eylemine katılan ebe ya da hekim, bu yasaları keşfedecek kadar esnek olmak ve bu yasaların birbirleri içinde nasıl çalıştığını öğrenmek zorundadır. Yer çekimi, deprem, yıldırım, kasırgalar nasıl ki doğanın gücünü ve enerjisini gösteriyorsa aynı zamanda gebe ve doğum yapan kadınlar da doğanın gücünün ve enerjisinin bir göstergesidir.
Gebelik ve doğum sürecinde doğanın enerjisi kadının içindedir. Bu enerji kadına başarılı bir gebelik geçirmek ve sağlıklı bir doğum yapmak için rehberlik etmektedir. Bu enerjinin yasalarını anlamak için, bu yasaları sevmek ve bu yasalara saygı duyulması gerekir.
Kutsal gücün rehberliğinde gerçekleşen doğum süreci ile birlikte,yeni bir enerji de ortaya çıkmaktadır. Her bir doğum aslında saflığın, sevginin ve insanlığın doğumudur. Doğum eylemi süresinde ebeler ve doktorlar doğumun bu kutsallığına saygı duyarak, bebeklerin boyutuna, rengine, şekline ve soyuna bakmaksızın sevgi enerjisi içinde hem annenin hem bebeğin kendi yaşam koridorlarından sağlıklı ve başarılı olarak geçmelerine yardımcı olacaktır. Doğum anında mucizeler gözlenir.
Doğum eyleminin milyonlarca yıl kadar eski doğası, insanoğlunun yaşam süreci içinde bozulmadan saklanmaktadır. İlkel çağlarda kadınların nasıl doğum yaptıkları modern insanın genleri içinde korunmuştur. Kadın bedeni ile ilgili olarak anlaşılması gereken konulardan biri, Yaratıcı tarafından özel bir itina ile yaratıldığının ortada olmasıdır. Saygı duyularak yardımcı olunan he bir doğumda, bebekler kuşatıldıkları enerjinin saflığını ve güzelliğini etrafa yayacaklardır. Ve doğum hem anne hem bebek tarafından eşsiz bir deneyim olarak hatırlanacaktır.